Dostlarım yakında “Bakmak Görmek Değildir” adıyla yazdığım kişisel gelişim kitabımı sizlerle
tanıştıracağım. Bu kitabı yazarken sorular sordum;
Görmek farklı bir olaydır. Görmek için ya istemeliyiz ya da bir şeylerin bizi uyarıp, dikkatimizi
çekmesi gerekir. Ama bu konuda gerçekten kadınlarımızın hakkını vermeliyiz. Çünkü onlar
özellikle de görmekle ilgili, biz erkeklerden çok ilerideler. Genetik yapıları itibarıyla
beyinlerinde var olan detaycı düşünceleri sayesinde, bizim göremediklerimizi görebilirler.
Kadınlar bu yüzden erkekler tarafından anlaşılamadıklarını düşünerek serzenişte bulunurlar.
Erkekler esnetmek için çaba sarf eder. Bu tür detayları gereksiz bulur. Aslında kadınlarımız
bizleri eğitmek için iyi birer öğretmen, iyi birer psikologdur. Onların detaylarını göz ardı
etmez, görüşlerini önemsersek bakış açılarımız gelişir ve görmeye odaklanabiliriz. Görmenin
düşünceyle de bağlantılı olduğunu unutmayalım. Çünkü, düşündüğümüz her şeyi
görebiliyorsak, düşüncelerimizi geliştirmekte fayda var demektir. Mesela; akşam eve geldiniz,
düşüncenizde sadece acıkan karnınızı doyurmak var. İlk soracağınız “Ne yemek var?” olur ve o
yemeği görmeye odaklanırsınız. Halbuki eşiniz o gün saçını yaptırmıştır ya da yeni bir giysi alıp
giymiştir. Sizin önce onu görmenizi bekler. Ama siz baktığınız halde onu göremezsiniz.
Etrafımızda görülmesi gereken o kadar çok detaylar var ki; ama düşüncelerimizle birleşmediği
için onları göremiyoruz.
Ben araştırmacı bir yazarım, bu yüzden detaylara önem veririm. Bu sayede hem öğrenir hem de öğrendiklerimi paylaşırım. Ama hiçbir zaman kendimi yeterli görmem. Bakıp da göremediklerimin, gördüklerimden çok daha fazla olduğunu bilirim. Kitap fuarlarına katılıyoruz. Bakıp geçen kalabalıkların arasında, görenlerin ne kadar az olduğunu fark ediyorum. Arkeoloji müzesine gittiniz mi? Bilmiyorum. Tarihler öncesinden kalma o lahit, sütun ve heykeller var ya; Aman Allah’ım üzerlerindeki ince nüanslara dikkat ettiniz mi? O kadar özenle nakış nakış işlenmiş ki, “olmaz böyle bir şey” dedirtiyor insana. Hele o insan figürlerinin bütün hatları, damarları dahi ustalıkla yapılmış. Bakışlarındaki ifadeler adeta
cansız taşlara can katmış gibi. “Pes” diyorsunuz, çağlar öncesinde hangi imkanlarla, hangi
aletlerle yapmışlar diye sorguluyorsunuz ister istemez. Ama yine o kalabalıklardan kaçı
bunları görebiliyor. Osmanlı mezar taşlarının inanılmaz işçiliğine ne dersiniz? Üzüm
salkımındaki taneleri, asma yaprağındaki çizgileri, nasıl sabırla o taşı yontarak yapmışlar,
hayretle düşünüyorsunuz.
Merhaba sevgili dostlar. Evet başlıkta da dediğimiz gibi, bakmanın görmek olmadığını
bilmeyenimiz yoktur sanırım. Peki “bakmak görmek değildir” sözcüğü bize neler ifade ediyor,
biraz irdeleyelim isterseniz.
Sabah uyandığımızda göz kapaklarımız açılır ve bakmaya başlarız öyle değil mi? Yani uyanık
olduğumuz sürece, bakma işlemimiz otomatik olarak devreye girer. Yataktan kalkarız, elimizi
yüzümüzü yıkarız. Kahvaltımızı eder, çalışıyorsak işimize, çalışmıyorsak evde bir şeylerle
meşgul oluruz. Alışveriş, yürüyüş, ziyaretler gerçekleştiririz. Hafta sonları çeşitli aktiviteler,
yani hayatın içinde olmamızı gerektiren faaliyetlerde bulunuruz. Tabii ki her geçen günün
akşamında yine yatarız ve göz kapaklarımız kapandığında bakma işlemimiz sonlanır.
Sevgili dostlar affınıza sığınıyorum. Şu anda o kadar çok misal geliyor ki aklıma; kendimi
tutamıyorum. Sizleri de sıkmak istemiyorum, belki daha sonra yine muhabbete ortak olurum
arzu ederseniz tabii…
Dostlarım; “Bakmak Görmek Degildir” adıyla yazdıgım, kisisel gelisim kitabımı yazarken
sorular sordum, cevaplar aldım. Ortaya ilginç seyler çıktı. Her bilimsel baslıga iki üç
sayfalık örnek hikayeler yazdım. Hem ögrendim hem de ögrendiklerimi pylastım, inanın
çok seveceksiniz. Sıkılmadan okuyacaksınız. Yaptıgım anketlerde bütün okların kadınlarımıza dogru yönlendigini fark ettim. Megerse bakıp da göremedigimiz ne detaylar varmıs. Sayelerinde çok sey ögrendik. Sag olsunlar, var olsunlar. Sizler de sag olun, sağlıkla kalın.
NOT: “Bakmak Görmek Degildir” kitabım Zinde Yayınları’nda çıkmıstır.
Related posts
Yazara Soru Sor
Yeniler
İşten değil aramaktan yorulanlar!
Tehlikelidir değişmek kelimesi kişinin var olan statüsünün hiç hazır olmadığı bir anda onu ensesinden yakalaması. Gerçi kaç insan hazırdır ki bilinmez bir yolda fenersiz yürümeye… Bu yüzden zordur değişim vücudun hiçte hazır olmadığı bir süreçtir bu evre, kişinin daha önce hiç deneyimlemediği bir engel ile…
İşsizlik
Yetişkin bir bireyin yaşamının sürekliliğini sağlayabilmesi, özgür olabilmesi için çalışması gerekir. Herhangi bir işte çalışmak kişinin işe yarar hissetmesini, değerli hissetmesini sağlamakla birlikte aidiyet duygusunu besler. Toplumsal açıdan baktığımızda ise toplum, başarılı ve mutlu insanlara değer verir. Böyle olmayan herkesin değerini görmezden gelir. Toplum içinde…